Konuyu Oyla:
BÖLÜM-6-
YOLDAŞ
Tan yeri ağarmaya başlamıştı. Uykusu tamamen kaçtığı için günün ilk ışıklarıyla yola koyulmak istedi. Mağara’dan başını uzatmıştı ki bir ses duydu:
-Merhaba yabancı!!!
Rody şaşırmıştı. Daha ormandaki kuşlar uyanmadan etrafta gezinen kimdi? Rody tedirgin ve şaşkın bir ses tonuyla:
-Merhaba.
-Az önce yaptığın karşılaşmayı gördüm. Gerçekten çok başarılıydın.
Rody kızı görünce şaşkınlığı daha da arttı. Küçük bir kız çocuğu. Bu saatte bir ormanda? Ne işi olabilir ki?
-Teşekkürler ama o bir nefsi müdafaaydı. Juvecub’ın mağarasında konakladığımızı bilmiyordum. O geldiğinde kendimi korumak zorundaydım.
-(Kız gülerek) Demek onun mağarasında konaklıyordun.
-Bu kadar komik olan ne anlayamadım?
-Vahşi doğa hakkında pek bilgin yok sanırım.
-Bana diyene bak. Kaç yaşındasın ki on mu?
-Hayır, ben tam on iki yaşındayım. Ayrıca ne varmış yaşımda. Beş yaşındaki çocuklar bile bir Juvecub’ın mağarasına yaklaşılmayacağını bilir.
Rody kızmaya başlamıştı. On iki yaşında bir kız onu aşağılıyordu. Konuyu değiştirmeyi denedi.
-Her neyse. Sen kimsin ve burada ne yapıyorsun?
-Ben Emily. Bir avcıyım. Buralara yolum düştü sadece.
-Avcı mı? Peki, ama nasıl? Avcı olman için on altı yaşında olman gerekmiyor mu?
-Geldiğim yerde pek gerekmiyor. Siz ülkenin bu bölgesinde olduğunuz için Boxxtoc şirketi kurallarına uymak zorundasınız. Ben ise özgür bölgedeki bir köydenim.
-Özgür bölge mi? Orası da neresi?
-Özgür bölge; avcılık için bir yaş sınırı veya şirket kuralları olmayan bir yerdir. Hem ayrıca Boxxtoc kendini ne zannediyor ki. Kurallara uymam gerektiğini bana kimse söylemedi. Kahrolası kurallara bu bölgede uymaya mecbur olmam gerçeği dışında.
-Nereye gidiyorsun peki?
-Özgür bölge buranın kuzeyinde kalıyor. Ben ise güneydeki Eel Town’a gidiyorum. Gezgin bir avcıyım.
-Ben de gezgin bir avcıyım ama yolculuğum henüz başladı. Kendime bir varış yeri belirlemem gerekiyor.
-Benimle gelir misin?
Rody tekrar tekrar şaşırıyordu. Bu kadar küçük bir kız için bu kadar özgüven fazlaydı. Hiç tanımadığı birini yol arkadaşı yapmak istiyordu. Kız pembe kıyafetleriyle ve tepeden örgülü iki yana uzanan saçlarıyla daha da çocuksu görünüyordu.
-Beni daha tanımıyorsun bile. Nasıl güvenebiliyorsun.
-Tanımama gerek yok tek bir yanlış hareketinde canına okurum.
-Kendine biraz fazla güvenmiyor musun Emily. Kastettiğim henüz adımı bile bilmiyorsun.
-Aaa. Pardon. Sormadım değil mi? Adın nedir?
-Ben Rodney. Arkadaşlarım bana Rody der. Sende aynı kısaltmayı kullanabilirsin.
-Pekâlâ Rody. Sana özgüvenimin nereden geldiğini kanıtlama zamanım geldi. Hemen burada bir alıştırma düellosu yapalım. Bakalım kim kazanacak?
Rody böyle bir teklif beklemiyordu. Düellolar minimum üç BoxmoNdan oluşuyordu. Onda ise sadece iki BoxmoN vardı.
-Tabi ki olabilir.
-Tamam. Tek BoxmoN kullanacağım. Sen sınırsız BoxmoN kullanabilirsin. Kazanırsam benimle geleceksin. Sen kazanırsan sana bu düelloda kullandığım BoxmoNumu vereceğim. Yeterince adil mi?
Tabi ki Rody için oldukça adildi. Zaten gidecek bir yeri olmadığı için kaybetse de kendine bir rota bulmuş olacaktı. Kazanırsa bir BoxmoN. Her iki şekilde de Rody kazanacaktı.
-Yeterince adil. Hadi başlayalım. İlk kim başlayacak?
-(Küstahça) Tabi ki de ben.
Emily bu sözünden sonra hiç vakit kaybetmeden elini, iki yana örgülü saçlarına atarak tokasının birini çıkardı. Rody tokalara hiç dikkat etmemişti. Her iki tokada da birer BoxmoN vardı. Boxun altına bir lastik yapıştırarak saçına takmıştı ikisini de. Boxu eline aldı ve üstündeki küçük düğmeye bastı. Düğmeye bastığında box genişlemişti. Rody ilk kez genişleyen bir box görüyordu. Daha önceleri emissary enderliğinin üzerinde bir enderliğe sahip BoxmoNların boxlarında kullanılma esnasında genişleme olduğunu duymuştu ama ilk kez şahit oluyordu. Emily yüksek bir sesle bağırdı:
-Garubitic!
Boxın içinden kahverengi ve mor ışıklar yükseliyordu. Çıkan BoxmoN bir insan boyutunda ve mavi renkteydi. Ellerinde, kuyruğunda ve diz kapaklarında dişe benzer birer sivri tırnak vardı. Siyah ve kırmızının müthiş karışımını içeren gözleriyle Rody’e bakıyordu. Rody çantasından hızlıca RSEsini çıkartarak Garubitic’ e doğru tuttu.
GARUBİTİC(Z)
Toprak, Psişik türü olan bu BoxmoN nadiren görülür. İnatçı bir mizacı vardır.
Genellikle barıştan çok savaşı seçerler. Savaşçı bir ırktır.
En büyük özellikleri göğsündeki toprak plakalar ve psişik güçleridir. Plakalar yansıtılabilir saldırıları yansıtarak Garubitic’i korur.
Kesinlikle psişik güçlerine aldanmayınız. Çoğunlukla son darbeyi fiziksel olarak verirler.
Şimdi ne yapacaktı? Elinde sadece Alpacure ve Cornal vardı. Alpacure’ un ışıklarını yansıtabilecek bir plakası olan Garubitic’ le karşı karşıyaydı ama başka çaresi yoktu. Cornal çok güçsüzdü ve bu kadar güçlü bir BoxmoNun karşısında duramazdı. “Büyük ihtimalle Juvecub’ la yaptığım o karşılaşmadan sonra Garubitic’i seçmeye karar verdi.” diye düşündü Rody. Çaresizce boxı çıkarttı ve bağırdı:
-Alpacure!
Alpacure çıkar çıkmaz Rody şunları söyledi:
-Alpacure. Sakın göğsündeki plakaya saldırma.
Bilmediği bir şey vardı. Işık türü BoxmoNlar hedeflerinin herhangi bir bölgesini seçemezlerdi. Işık, kontrolü oldukça zor bir elementti. Işık BoxmoNları, sadece hedefe saldırırlar ve stratejik bir bölge belirleyemezlerdi. İlk BoxmoN seçimini Emily yaptığı için ilk saldırıyı da o yapacaktı.
-Göz alıcı plakalar!
Diye bağırdı Emily. Plakalar tek tek parlamaya başlamışlardı ama belirli bir ritimleri vardı. Sanki bir sarmal şeklindeydi. Rody neler olduğunu anlamıştı fakat artık çok geçti. Alpacure olduğu yerde sendelemeye ve sarı tüylerinden anlamsızca ışıklar saçmaya başlamıştı. Sanki pili biten bir el feneri gibi. Plakalardaki parıltılar hala ritmik bir şekilde sarmal oluşturuyorlardı. Bu hipnotik bir saldırıydı. Alpacure’ u hipnoz altına almayı başarmıştı Garubitic. Saldırı sonlandığında Alpacure’ un yapabileceği çok bir şey kalmamıştı. Rody denemeye değer diye düşünerek.
-Boynuz darbesi!
Evet, Alpacure’ un küçük bir boynuzu olabilirdi ama fiziksel olarak tek yapabileceği saldırı buydu. Işık saldırılarından her hangi birini kullandığı anda bloke olacaktı. Alpacure müthiş bir hızla koşmaya başladı. O kadar hızlıydı ki arkasında bıraktığı toz yüzünden Rody öksürüyordu. Emily fiziksel bir saldırı beklememişti bu çok açıktı. Yoksa neden savunma yapmasın ki? Alpacure, Garubitic’ in plakalarına vurmuştu. Vurduktan sonra bir çatırdama duyuldu. Plakalar bir bir yere dökülüyorlardı. Garubitic çok acı çekiyordu. O acıyla, yüksek sesli kükremeye benzer bir çığlık atmıştı. Rody’nin dikkatini Emily çekmişti. Emily’nin gözünden yaşlar süzülüyordu. Rody pişmanlık duymaya başlamıştı.
-Emily özür dilerim böyle olsun istememiştim.
-(Gözlerindeki yaşları silerek) Önemli değil Rody. Bakalım Alpacure parçalandığında ben ne kadar pişman olacağım!
Emily üzüldüğü için değil sinirinden ağlıyordu. Rody daha dikkatli olmalıydı. Saldırı sırası Emily’deydi çünkü.
-Göz hapsi!
Alpacure hareket kabiliyetini kaybetmişti. Adeta felç olmuştu. Öylece Garubitic ’in gözlerine bakıyordu. Garubitic göz temasını kaybetmeden yaklaşmaya başlamıştı. Yeterince yaklaştıktan sonra son darbeyi indirdi.
-Kılavuz kuyruk!
Diye bağırdı Emily. Garubitic zıplayıp kuyruğuyla öyle bir darbe vurmuştu ki Alpacure Rody’nin ayaklarının yanına düşmüştü. Rody Alpacure’u dinlenmesi için hemen boxa gönderdi. Asıl sorun şimdi başlamıştı. Elinde sadece Cornal kalan Rody mecbur kaldığı için onu kullanacaktı. Emin olamasa da boxa basarak bağırdı:
-Cornal!
Boxtan çıkan yeşil ışıktan sonra küçük Cornal görünmüştü. Cornal’ın boyu Garubitic’ in dizine geliyordu. Emily kahkahayı patlatmıştı.
-(Küstahça) Hahahaahaa. Bu da ne? Garu. Mısır sever misin? Bak sana yiyecek çıktı. Hahahaahaa.
-Dalganı geç bakalım. Düello bitmeden hiç bir şey belli olmaz.
Diyordu Rody ama endişeliydi. Cornal şirin şirin Rody’e bakıyordu. Garubitic’ e döndüğünde tüm yüz ifadesi değişti. Sanki ateşe bakıyordu Cornal. O kadar korkmuştu ki kulakları titriyordu. Rody BoxmoN değiştirmek zorunda kaldığı için ilk saldırı tekrar Emily’deydi. Garubitic henüz uzaklaşmamıştı ve hızlı saldırı şansını elden bırakmak istemeyen Emily hemen saldırı emrini verdi.
-Kılavuz kuyruk!
Kılavuz kuyruk saldırısı, Cornal’a çok büyük bir darbe indirdi. Öyle ki Cornal 20 metre kadar yükseldi ve Rody’nin arka tarafından uçarak yola devam ediyordu ve aynı zamanda da mutlu görünüyordu. Uçarken altından mor tozlar dökmeye başlamıştı. 50 metre kadar ileride çalıların içine düşmüştü. Hep birlikte oraya gittiler. Cornal gövdesini sağa sola çevirerek kulaklarını iki tarafına vurup dans ediyordu ve “Corrrnal, Cornal, Corrrnal, Cornal” diye şarkı söylüyordu. Cornal’dan yeşil ışıklar çıkmaya başladı. Ayakları yeşil renge dönüp uzayıp genişlemeye ve etrafını sarmaya başladı. Kulakları parçalanıp ince birer saç gibi oldular. Gözleri soluklaştı ve birer yaprağa dönüşen ayaklarının arasında kayboldu. Tepesinde sadece artık püsküle benzeyen kulakları kalmıştı. Yeşil ışık söndüğünde karşılarında gelişmiş bir Cornal duruyordu. Çalılara tutunup rüzgârda savrularak tozlarını dağıttıktan sonra gelişen bu BoxmoN belli ki Rody onu yakaladıktan sonra gelişmesini geciktirmek zorunda kalmıştı ve ilk rüzgârda gelişmesi tetiklendi. Tabi ki Rody hemen çantasına atılıp RSE’sini çıkarttı ve Cornal’ın yeni halinin ne olduğuna baktı.
HUSKUNE(S)
Çimen türü olan bu BoxmoN Cornal’ın gelişmiş halidir.
Genellikle pek bir şey umurlarında olmaz. Bu BoxmoN bu gelişim evresinde pek fazla kalmaz.
En büyük özellikleri kırılamayan savunmalarıdır. Yansıtıcı yaprakları sayesinde fiziksel, elemental ve zihinsel saldırıların hepsini bloke ederler.
Kesinlikle dokunmayınız.
Emily hala gülümsüyordu ve şunları şöyledi:
-(Gülerek) Mısırdan korkmadık ki koçanından korkalım. Hahahaahaa.
Rody hiçbir şey söylemedi. Artık Cornal’a, yeni adıyla Huskune’ a güveniyordu. Saldırı sırası Huskune’daydı. Rody bağırarak:
-Çelik yapraklar.
Dedi. Huskune’ un yaprakları daha da genişleyip püskülleri hariç her yerini iyice kapatmıştı. Sıra Emily’deydi.
-(Gülerek) Bakalım bir kılavuz kuyruk saldırısıyla tekrar gelişecek mi? Hahahaahaa. Kılavuz kuyruk!
Garubitic kuyruğunu kaldırdığı sırada Rody bağırdı:
-Dikenli tel!
Huskune’ un başındaki püsküller dikleşip sivrilerek adeta birer dikenli tele dönüşüp Garubitic’ in kuyruğunu sarmıştı. Garubitic’ in canı çok yanmıştı. Emily sinirden çıldırmak üzereydi. Garubitic’ e akıllıca bir emir verdi.
-Garubitic. Delici yumruk! Tam kafasına!
Zayıf noktasını bulmuştu belli ki. Kuyruğuyla meşgul olan dikenli tel saldırısı şu anda Huskune’ a yardım edemeyecekti. Darbeyi aldığında dikenli tel saldırısını bırakarak savunmasını güçlendirmeye çalışıyordu. Canı yanmıştı belki de ama duygularını belli edebilecek bir BoxmoN değildi. Yapraklarını yere sererek işinin bittiğini belli etmişti. Rody onu boxına çağırdı ve şunları söyledi:
-Tamam, sen kazandın. Hangi yöne gidiyoruz?
BÖLÜM-7-
EEL TOWN
YOLDAŞ
Tan yeri ağarmaya başlamıştı. Uykusu tamamen kaçtığı için günün ilk ışıklarıyla yola koyulmak istedi. Mağara’dan başını uzatmıştı ki bir ses duydu:
-Merhaba yabancı!!!
Rody şaşırmıştı. Daha ormandaki kuşlar uyanmadan etrafta gezinen kimdi? Rody tedirgin ve şaşkın bir ses tonuyla:
-Merhaba.
-Az önce yaptığın karşılaşmayı gördüm. Gerçekten çok başarılıydın.
Rody kızı görünce şaşkınlığı daha da arttı. Küçük bir kız çocuğu. Bu saatte bir ormanda? Ne işi olabilir ki?
-Teşekkürler ama o bir nefsi müdafaaydı. Juvecub’ın mağarasında konakladığımızı bilmiyordum. O geldiğinde kendimi korumak zorundaydım.
-(Kız gülerek) Demek onun mağarasında konaklıyordun.
-Bu kadar komik olan ne anlayamadım?
-Vahşi doğa hakkında pek bilgin yok sanırım.
-Bana diyene bak. Kaç yaşındasın ki on mu?
-Hayır, ben tam on iki yaşındayım. Ayrıca ne varmış yaşımda. Beş yaşındaki çocuklar bile bir Juvecub’ın mağarasına yaklaşılmayacağını bilir.
Rody kızmaya başlamıştı. On iki yaşında bir kız onu aşağılıyordu. Konuyu değiştirmeyi denedi.
-Her neyse. Sen kimsin ve burada ne yapıyorsun?
-Ben Emily. Bir avcıyım. Buralara yolum düştü sadece.
-Avcı mı? Peki, ama nasıl? Avcı olman için on altı yaşında olman gerekmiyor mu?
-Geldiğim yerde pek gerekmiyor. Siz ülkenin bu bölgesinde olduğunuz için Boxxtoc şirketi kurallarına uymak zorundasınız. Ben ise özgür bölgedeki bir köydenim.
-Özgür bölge mi? Orası da neresi?
-Özgür bölge; avcılık için bir yaş sınırı veya şirket kuralları olmayan bir yerdir. Hem ayrıca Boxxtoc kendini ne zannediyor ki. Kurallara uymam gerektiğini bana kimse söylemedi. Kahrolası kurallara bu bölgede uymaya mecbur olmam gerçeği dışında.
-Nereye gidiyorsun peki?
-Özgür bölge buranın kuzeyinde kalıyor. Ben ise güneydeki Eel Town’a gidiyorum. Gezgin bir avcıyım.
-Ben de gezgin bir avcıyım ama yolculuğum henüz başladı. Kendime bir varış yeri belirlemem gerekiyor.
-Benimle gelir misin?
Rody tekrar tekrar şaşırıyordu. Bu kadar küçük bir kız için bu kadar özgüven fazlaydı. Hiç tanımadığı birini yol arkadaşı yapmak istiyordu. Kız pembe kıyafetleriyle ve tepeden örgülü iki yana uzanan saçlarıyla daha da çocuksu görünüyordu.
-Beni daha tanımıyorsun bile. Nasıl güvenebiliyorsun.
-Tanımama gerek yok tek bir yanlış hareketinde canına okurum.
-Kendine biraz fazla güvenmiyor musun Emily. Kastettiğim henüz adımı bile bilmiyorsun.
-Aaa. Pardon. Sormadım değil mi? Adın nedir?
-Ben Rodney. Arkadaşlarım bana Rody der. Sende aynı kısaltmayı kullanabilirsin.
-Pekâlâ Rody. Sana özgüvenimin nereden geldiğini kanıtlama zamanım geldi. Hemen burada bir alıştırma düellosu yapalım. Bakalım kim kazanacak?
Rody böyle bir teklif beklemiyordu. Düellolar minimum üç BoxmoNdan oluşuyordu. Onda ise sadece iki BoxmoN vardı.
-Tabi ki olabilir.
-Tamam. Tek BoxmoN kullanacağım. Sen sınırsız BoxmoN kullanabilirsin. Kazanırsam benimle geleceksin. Sen kazanırsan sana bu düelloda kullandığım BoxmoNumu vereceğim. Yeterince adil mi?
Tabi ki Rody için oldukça adildi. Zaten gidecek bir yeri olmadığı için kaybetse de kendine bir rota bulmuş olacaktı. Kazanırsa bir BoxmoN. Her iki şekilde de Rody kazanacaktı.
-Yeterince adil. Hadi başlayalım. İlk kim başlayacak?
-(Küstahça) Tabi ki de ben.
Emily bu sözünden sonra hiç vakit kaybetmeden elini, iki yana örgülü saçlarına atarak tokasının birini çıkardı. Rody tokalara hiç dikkat etmemişti. Her iki tokada da birer BoxmoN vardı. Boxun altına bir lastik yapıştırarak saçına takmıştı ikisini de. Boxu eline aldı ve üstündeki küçük düğmeye bastı. Düğmeye bastığında box genişlemişti. Rody ilk kez genişleyen bir box görüyordu. Daha önceleri emissary enderliğinin üzerinde bir enderliğe sahip BoxmoNların boxlarında kullanılma esnasında genişleme olduğunu duymuştu ama ilk kez şahit oluyordu. Emily yüksek bir sesle bağırdı:
-Garubitic!
Boxın içinden kahverengi ve mor ışıklar yükseliyordu. Çıkan BoxmoN bir insan boyutunda ve mavi renkteydi. Ellerinde, kuyruğunda ve diz kapaklarında dişe benzer birer sivri tırnak vardı. Siyah ve kırmızının müthiş karışımını içeren gözleriyle Rody’e bakıyordu. Rody çantasından hızlıca RSEsini çıkartarak Garubitic’ e doğru tuttu.
GARUBİTİC(Z)
Toprak, Psişik türü olan bu BoxmoN nadiren görülür. İnatçı bir mizacı vardır.
Genellikle barıştan çok savaşı seçerler. Savaşçı bir ırktır.
En büyük özellikleri göğsündeki toprak plakalar ve psişik güçleridir. Plakalar yansıtılabilir saldırıları yansıtarak Garubitic’i korur.
Kesinlikle psişik güçlerine aldanmayınız. Çoğunlukla son darbeyi fiziksel olarak verirler.
Şimdi ne yapacaktı? Elinde sadece Alpacure ve Cornal vardı. Alpacure’ un ışıklarını yansıtabilecek bir plakası olan Garubitic’ le karşı karşıyaydı ama başka çaresi yoktu. Cornal çok güçsüzdü ve bu kadar güçlü bir BoxmoNun karşısında duramazdı. “Büyük ihtimalle Juvecub’ la yaptığım o karşılaşmadan sonra Garubitic’i seçmeye karar verdi.” diye düşündü Rody. Çaresizce boxı çıkarttı ve bağırdı:
-Alpacure!
Alpacure çıkar çıkmaz Rody şunları söyledi:
-Alpacure. Sakın göğsündeki plakaya saldırma.
Bilmediği bir şey vardı. Işık türü BoxmoNlar hedeflerinin herhangi bir bölgesini seçemezlerdi. Işık, kontrolü oldukça zor bir elementti. Işık BoxmoNları, sadece hedefe saldırırlar ve stratejik bir bölge belirleyemezlerdi. İlk BoxmoN seçimini Emily yaptığı için ilk saldırıyı da o yapacaktı.
-Göz alıcı plakalar!
Diye bağırdı Emily. Plakalar tek tek parlamaya başlamışlardı ama belirli bir ritimleri vardı. Sanki bir sarmal şeklindeydi. Rody neler olduğunu anlamıştı fakat artık çok geçti. Alpacure olduğu yerde sendelemeye ve sarı tüylerinden anlamsızca ışıklar saçmaya başlamıştı. Sanki pili biten bir el feneri gibi. Plakalardaki parıltılar hala ritmik bir şekilde sarmal oluşturuyorlardı. Bu hipnotik bir saldırıydı. Alpacure’ u hipnoz altına almayı başarmıştı Garubitic. Saldırı sonlandığında Alpacure’ un yapabileceği çok bir şey kalmamıştı. Rody denemeye değer diye düşünerek.
-Boynuz darbesi!
Evet, Alpacure’ un küçük bir boynuzu olabilirdi ama fiziksel olarak tek yapabileceği saldırı buydu. Işık saldırılarından her hangi birini kullandığı anda bloke olacaktı. Alpacure müthiş bir hızla koşmaya başladı. O kadar hızlıydı ki arkasında bıraktığı toz yüzünden Rody öksürüyordu. Emily fiziksel bir saldırı beklememişti bu çok açıktı. Yoksa neden savunma yapmasın ki? Alpacure, Garubitic’ in plakalarına vurmuştu. Vurduktan sonra bir çatırdama duyuldu. Plakalar bir bir yere dökülüyorlardı. Garubitic çok acı çekiyordu. O acıyla, yüksek sesli kükremeye benzer bir çığlık atmıştı. Rody’nin dikkatini Emily çekmişti. Emily’nin gözünden yaşlar süzülüyordu. Rody pişmanlık duymaya başlamıştı.
-Emily özür dilerim böyle olsun istememiştim.
-(Gözlerindeki yaşları silerek) Önemli değil Rody. Bakalım Alpacure parçalandığında ben ne kadar pişman olacağım!
Emily üzüldüğü için değil sinirinden ağlıyordu. Rody daha dikkatli olmalıydı. Saldırı sırası Emily’deydi çünkü.
-Göz hapsi!
Alpacure hareket kabiliyetini kaybetmişti. Adeta felç olmuştu. Öylece Garubitic ’in gözlerine bakıyordu. Garubitic göz temasını kaybetmeden yaklaşmaya başlamıştı. Yeterince yaklaştıktan sonra son darbeyi indirdi.
-Kılavuz kuyruk!
Diye bağırdı Emily. Garubitic zıplayıp kuyruğuyla öyle bir darbe vurmuştu ki Alpacure Rody’nin ayaklarının yanına düşmüştü. Rody Alpacure’u dinlenmesi için hemen boxa gönderdi. Asıl sorun şimdi başlamıştı. Elinde sadece Cornal kalan Rody mecbur kaldığı için onu kullanacaktı. Emin olamasa da boxa basarak bağırdı:
-Cornal!
Boxtan çıkan yeşil ışıktan sonra küçük Cornal görünmüştü. Cornal’ın boyu Garubitic’ in dizine geliyordu. Emily kahkahayı patlatmıştı.
-(Küstahça) Hahahaahaa. Bu da ne? Garu. Mısır sever misin? Bak sana yiyecek çıktı. Hahahaahaa.
-Dalganı geç bakalım. Düello bitmeden hiç bir şey belli olmaz.
Diyordu Rody ama endişeliydi. Cornal şirin şirin Rody’e bakıyordu. Garubitic’ e döndüğünde tüm yüz ifadesi değişti. Sanki ateşe bakıyordu Cornal. O kadar korkmuştu ki kulakları titriyordu. Rody BoxmoN değiştirmek zorunda kaldığı için ilk saldırı tekrar Emily’deydi. Garubitic henüz uzaklaşmamıştı ve hızlı saldırı şansını elden bırakmak istemeyen Emily hemen saldırı emrini verdi.
-Kılavuz kuyruk!
Kılavuz kuyruk saldırısı, Cornal’a çok büyük bir darbe indirdi. Öyle ki Cornal 20 metre kadar yükseldi ve Rody’nin arka tarafından uçarak yola devam ediyordu ve aynı zamanda da mutlu görünüyordu. Uçarken altından mor tozlar dökmeye başlamıştı. 50 metre kadar ileride çalıların içine düşmüştü. Hep birlikte oraya gittiler. Cornal gövdesini sağa sola çevirerek kulaklarını iki tarafına vurup dans ediyordu ve “Corrrnal, Cornal, Corrrnal, Cornal” diye şarkı söylüyordu. Cornal’dan yeşil ışıklar çıkmaya başladı. Ayakları yeşil renge dönüp uzayıp genişlemeye ve etrafını sarmaya başladı. Kulakları parçalanıp ince birer saç gibi oldular. Gözleri soluklaştı ve birer yaprağa dönüşen ayaklarının arasında kayboldu. Tepesinde sadece artık püsküle benzeyen kulakları kalmıştı. Yeşil ışık söndüğünde karşılarında gelişmiş bir Cornal duruyordu. Çalılara tutunup rüzgârda savrularak tozlarını dağıttıktan sonra gelişen bu BoxmoN belli ki Rody onu yakaladıktan sonra gelişmesini geciktirmek zorunda kalmıştı ve ilk rüzgârda gelişmesi tetiklendi. Tabi ki Rody hemen çantasına atılıp RSE’sini çıkarttı ve Cornal’ın yeni halinin ne olduğuna baktı.
HUSKUNE(S)
Çimen türü olan bu BoxmoN Cornal’ın gelişmiş halidir.
Genellikle pek bir şey umurlarında olmaz. Bu BoxmoN bu gelişim evresinde pek fazla kalmaz.
En büyük özellikleri kırılamayan savunmalarıdır. Yansıtıcı yaprakları sayesinde fiziksel, elemental ve zihinsel saldırıların hepsini bloke ederler.
Kesinlikle dokunmayınız.
Emily hala gülümsüyordu ve şunları şöyledi:
-(Gülerek) Mısırdan korkmadık ki koçanından korkalım. Hahahaahaa.
Rody hiçbir şey söylemedi. Artık Cornal’a, yeni adıyla Huskune’ a güveniyordu. Saldırı sırası Huskune’daydı. Rody bağırarak:
-Çelik yapraklar.
Dedi. Huskune’ un yaprakları daha da genişleyip püskülleri hariç her yerini iyice kapatmıştı. Sıra Emily’deydi.
-(Gülerek) Bakalım bir kılavuz kuyruk saldırısıyla tekrar gelişecek mi? Hahahaahaa. Kılavuz kuyruk!
Garubitic kuyruğunu kaldırdığı sırada Rody bağırdı:
-Dikenli tel!
Huskune’ un başındaki püsküller dikleşip sivrilerek adeta birer dikenli tele dönüşüp Garubitic’ in kuyruğunu sarmıştı. Garubitic’ in canı çok yanmıştı. Emily sinirden çıldırmak üzereydi. Garubitic’ e akıllıca bir emir verdi.
-Garubitic. Delici yumruk! Tam kafasına!
Zayıf noktasını bulmuştu belli ki. Kuyruğuyla meşgul olan dikenli tel saldırısı şu anda Huskune’ a yardım edemeyecekti. Darbeyi aldığında dikenli tel saldırısını bırakarak savunmasını güçlendirmeye çalışıyordu. Canı yanmıştı belki de ama duygularını belli edebilecek bir BoxmoN değildi. Yapraklarını yere sererek işinin bittiğini belli etmişti. Rody onu boxına çağırdı ve şunları söyledi:
-Tamam, sen kazandın. Hangi yöne gidiyoruz?
BÖLÜM-7-
EEL TOWN
'Dünya. Dışarıdan bakıldığında mavi-yeşil bir gezegendi ama kendi içinde barındırdıkları evrene bedeldi.'
12.07.2013, 05:35
benimde garubuticim var
12.07.2013, 07:32
Ellerine sağlık
Bu hikayeleri yazmak için baya emek sarfediyorsun ve uğraştığın gerçekten belli oluyor, emeğine sağlık
Bu hikayeleri yazmak için baya emek sarfediyorsun ve uğraştığın gerçekten belli oluyor, emeğine sağlık
Herşeyi bilmene gerek yok Haddini bil yeter!!!
TR forum en aktif üye
EN forum admin den sonra en aktif türk
12.07.2013, 11:08
Teşekkürler arkadaşlar okunduğum sürece devam edeceğim
'Dünya. Dışarıdan bakıldığında mavi-yeşil bir gezegendi ama kendi içinde barındırdıkları evrene bedeldi.'
12.07.2013, 15:12
bende de yok bu zenitten eline sağlık :d
[sup]Buraları Eskiden HEP Dutluktu...[/sup]
Konuyu Okuyanlar: 7 Ziyaretçi
Users browsed this thread: